Sarı nokta hastalığı

kenny-luo-PKyD9-zv7XY-unsplash (1).jpg

Yaşamın güzelliklerini kaybetmeden …

Nedir ?

“Yaşa bağlı makula dejeneresansı , YBMD”

80 yaş üzeri körlüklerin bir numaralı nedenidir !!

Görme kaybı %80 oranındadır.

Görme merkezinde (makula, sarı nokta) yaş ilerledikçe ortaya çıkan bir bozukluğu anlatır.
65 yaş ve üzerindeki yaşlı nüfustaki artış göz önüne alındığında bu hastalığın önemi de artmaktadır. Hastalığın görülme oranı 65 yaşın üzerinde %3 iken, 75 yaşı geçenlerde % 15’lere varmaktadır. Ayrıca yaş ilerledikçe iki gözde birden görülme sıklığı da artar. Bir gözde başlarsa birkaç yılda diğer gözde de başlar.

Hastalığa yol açtığı düşünülen çeşitli etkenler:

Kalıtım (birinci dereceden akrabada varsa, risk üç kat artar), beyaz ırk, güneşin ultraviole etkisi, sigara, aspirin kullanımı, vitamin eksikliği, damar sertliği, sigara, hipertansiyon, yağ oranı yüksek beslenme tarzı, açık renkli gözler...

Hastalığın tipleri:

1- Kuru tip: Retina tabakaları altına lipid (yağlı) materyal birikmesiyle oluşur. Daha yavaş ilerler ve görme azalması geç olur.

2- Yaş tip: Hasta bölgede oluşan bozuk kılcal damarların retinaya doğru ilerlemesiyle oluşur. Ani görme kaybına yol açabilir. Kuru tipe oranla daha azdır fakat % 80 oranında görme kaybı yapar. Özellikle hastanın bir gözünde bir kılcal damar ağı ( neovasküler membran) oluşumu varsa, diğer göz de tehlikededir (bir yıl içinde %22 oranında diğer gözde hastalık başlar).

Kuru tipte, hasta takibe alınmakta ve genel sağlık açısından tavsiyelerde bulunularak önlemler alınabilmektedir. Günümüzde yeni gelişen özel vitaminlerle de kuru tipteki hastalığın ilerlemesi en azından yavaşlatılabilmektedir.

Belirtileri:

Hastalar, çarpık görme, bulanık görme, küçük görme, bakılan alanda koyu bir leke görme gibi şikayetlerle doktora başvurabilirler.

Kuru tip hastalık olan kişiler, kareli kağıt testini (Amsler grid) düzenli olarak yaparak, hastalığın ilerlemesini önceden anlayabilirler. Bu hastalıkta ne kadar erken tanı konulursa, görme kaybı okadar az olmaktadır. Yine kareli kağıt testiyle, kuru tipin yaş tipe döznüştüğü erkenden anlaşılabilir. Yaş tipte, oluşan zar ne kadar küçükse başarı şansı o kadar artmaktadır. Bazen hastalık belirti vermeyebilir. Bu nedenle yakınması olmasa da, görmesi iyi de olsa, hastaların 6 ayda bir, retina kliiniğinde görülmesi gereklidir.


Amsler Grid Testi Sağlıklı Görme :

amsler-grid.gif

Amsler grid testi

Bir gözünüzü kapatarak her iki gözü ayrı ayrı kontrol etmeyi unutmayınız




Tanı yöntemleri :


Fluorescein anjiografi:

Füsun FFA.gif

2000’li yıllardan bir anjio nostaljisi

Günümüzdeki cihazlar çok daha pratik ve flaş yok

Op. Dr. Füsun Uzunoğlu

Kol damarından girilir ve verilen bir boya (fluorescein) gözde dolaşırken, 3-4 dakika süreyle gözün fotoğrafları çekilerek, bozuk kılcal damarların (KNVM) varlığı araştırılır.

IM000000.JPG

Yaş tip makula dejeneresansının anjiografik görüntüsü



Indosiyanin yeşili anjiografi:

Bazı durumlarda bu teknikle yeterli bilgi elde edilemeyebilir ve indosiyan yeşili anjiografi adını alan ve yeşil bir boyayla yapılan ikinci bir anjio gerekebilir.
Bazı hastaların muayenesinde yaş tipten şüpheleniliyorsa ve atipik bir görünüm varsa, iki anjiografinin aynı anda yapılması gerekebilir (dual anjiografi)

postlaserICGA[1].jpg

ICG anjiografide retina altındaki derin damar ağı görüntülenebilir.

Böylece sarı nokta hastalğı ile karışabilecek diğer durumların ayırıcı tanısı da yapılabilir.



OCT (Optik koherens tomografi) :

Retinanın katlarını, retinadaki birikimleri, sıvı sızıntılarını çok ince kesitler şeklinde görünütülememizi sağlar. YBMD izlenmesinde ve tedavi etkisinin görülmesinde olmazsa olmazdır.

Optical-coherence-tomography-OCT-images-show-examples-of-lesions-in-different.jpg

Yaşa bağlı makula dejeneresansı yaş tip

Sıvı birikintisi ve membran görüntüleniyor


OCT anjio
İlaç verilmeden retina damar yapısını gösterebilen çok ileri bir yöntemdir. Günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır

Screenshot 2020-12-15 23.54.57.png

OCT angiography

Heidelberg’in geliştirdiği mükemmel görüntüleme sistemi

FAF (fundus otofloresans):
Tek başına yeterli olmasa da izleme açısından kısa, yeni ve non invazif bir görüntüleme yöntemidir. Ayırıcı tanı için çok yararlıdır.

Fundus-autofluorescence-picture-of-the-left-eye-of-a-patient-with-advanced-geographic.jpg

FAF

(Fundus Auto Florescence)

Retinanın doğal bir folresans özelliği vardır. Bundan yola çıkılarak normal ve sağlıksız dokular belirlenebilir.

Resimde ileri kuru tip dejeneresans görülüyor.


Tedavi :


Göz içi ilaç uygulamaları (intravitreal anti- VEGF):

Günümüzde kullanılan en önemli tedavi yöntemi, göz içine verilen ve yeni damar oluşumunu önleyen ilaçlardır (Anti -VEGF). Yalnızca göze özel üretilebilen çok etkili versiyonları kullanımdadır. Bu ilaçlar göz içinde 1 ay süre ile kaldıkları için, etkileri bitince yenden uygulanmaları gereklidir. Fazla enjeksiyon sayısı nedeniyle, daha uzun etkili ilaçlar üzerinde de çalışılöaktadır ve çalışmalar son aşamadadır.

İlk baştaki 3-5 enjeksiyonluk yükleme dozunun ardından, hastalar her ay görülerek, tedavi aralıkları açılabilir. Evde Amsler kartı ile hastanın kendini kontrol etmesi öğretilerek, en hafif değişiklikte tekrar gelmeleri istenir. Hastalar her ay OCT ile izlenir. Bir kaç ay arayla anjiografilerin tekrarlanması da gerekebilir.

Bu ilaçlar günümüzde göz içi kortizon enjeksiyonları veya fotodinamik tedavi (PDT) ile de combine edilebilmektedir.

Dikkatli yapılan göz içi enjeksiyonlarının önemli yan etkileri görülmemiştir ve tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Steril şartlarda yapılan uygulama, en önemli yan etki olan enfeksiyon olasılığını ortadan kaldırmış görünmektedir.
Bunun dışında hastanın son 6 ay içinde inme geçirmemiş olması gerekir ve tansiyon şeker gibi ilaçlarına aynı şekilde devam etmeleri istenir.


Fotodinamik tedavi ( PDT):

Kol damarından çok özel bir boya maddesi verilerek (Visudyne) uygulanan, yalnızca kılcal damarları etkileyen ve altındaki retina hücrelerinde tahribat yapmayan farklı bir lazer tedavisidir. İlaç kılcal damarlarda yoğunlaştığı zaman, 83 saniye süreyle lazer ışını hastalıklı bölgeye verilerek, damarların tıkanması sağlanır. Tedavi sonrasında özel gözlükler takılması ve gün ışığına çıkılmaması, parlak ışıklardan kaçınılması gereklidir. Bazı hastalarda işlem sırasında oluşan şiddetli bel ağrısı dışında önemli yan etkisi yoıktur. Karaciğer yoluyla atıldığından, karaciğer hastalarında dikkatle kullanılmalıdır.
Zarın kapandığı bir kaç ay sonra anjio ile kontrol edilir, gereken durumlarda 3 ay sonra PDT tekrarlanabilir. Bu teknikle % 60’a varan oranlarda başarı sağlanmakta ve seçilmiş olgularda başarıyla kullanılmaktadır.

İntravitreal injections.jpg

Göz içi ilaç enjeksiyonları

Günümüzde tek seçenek kabul ediliyor

Argon lazer fotokoagulasyon:

10 yıl öncesine kadar, lazer ışık koagulasyonu ile kılcal damar ağları yok edilmekteydi. Görme alanında koyu bir leke şeklinde iz bırakabileceği için, bu teknik görme merkezindeki zarlarda artık uygulanmamaktadır.
Görme merkezinden uzak olan bölgelerde farklı hastalıklarda kullanılmaya devam etse de, YBMD ‘de oluşan zarların hemen tamamı fovea (görme merkezi) altında olduğu için, pratikte uygulanmaz.

Cerrahi yöntemler:

Bu bölgede oluşan zarların cerrahi olarak da çıkartılması veya retinanın sağlam bölgelerinin merkeze kaydırılarak görme sağlanmaya çalışılması günümüzde terkedilmiş yöntemlerdir.







Next
Next

Sarı nokta hastalığında sık sorulan sorular