Kuru göz

Batan, kızaran, yanan, sulanan ve yorgun gözler "kuru göz'ün" habercileri olabilir.


Gözyaşı salgısı, gözlerinizin üzerindeki zarın hücreleri tarafından sürekli olarak yapılır. Bunun dışında, duygusal nedenlerle (ağlama) , gözde tahriş ve yaralanma gibi durumlarda, gözyaşı bezlerinin refleks salgısı oluşur. Göz kırpma refleksiyle oluşan gözyaşı, gözü korur, rahatlatır ve kayganlaştırır. Göz kırpma refleksi, gözyaşını gözyaşı kanallarına, oradan da burun boşluğun atar.


Kuru göz, kronik bir yangıdır (enflamasyon) ve yangıyı tedavi etmiyorsak kuru gözü de tedavi etmiyoruz demektir. Kısa süreliğine de olsa gelişen bir göz kuruluğu, göz yüzeyindeki bağışıklık hücrelerini uyararak, enflamasyonla ilgili kaskadı başlatır. Bu durumda gözyaşı salgısı daha da azalarak, bir fasit daire başlar. Olay kronikleşir.

Günümüzde kuru göz gitgide yaygınlaşan ve her yaş grubunda görülebilen bir durum. Hastalarımız bize nasıl geliyorlar? Gözde kızarıklık, yanma, batma, yabancı cisim hissi gibi belirtilerle. İleri derecede olduğu zaman göz sulanması da kuru gözün paradoksal bir belirtisi, çünkü gözdeki iritasyon refleks yaşarma yapıyor. Gözyaşının normalden az üretilmesinin yanısıra gözyaşı kalitesindeki bozulma, gözün kornrea adını alan yüzey tabakasında en büyük rahatsızlığı yapıyor. Bazı durumlarda muayene ve ölçümlerde göz kuruluğu saptanmakla birlikte, şikayeti olmayan hastalar da olabiliyor.

Artık toplumun büyük bir kısmı bilgisayar, tablet, cep telefonunu günün en az yarısında kullanıyor. Çok sayda işlemin digitalleşmesi, evden çalışma, hatta uzaktan öğretim, gençler ve çocuklarda bilgisayar kullanım süresini artırıyor. Bu durumun oluşturduğu göz kuruluğu, gözyaşının buharlaşmasına bağlı kuruluk olarak tanımlanır.

Ekranlar neden önemli ?  Çünkü bilgisayar kullanırken odaklandığımız için göz kırpma refleksimiz de azalıyor. Bu refleks, gözyaşı tabakasını yenileyerek ve kornea üzerinde düzgün bir yüzey yaratarak net görme işlevini sağlar. Göz kırpma olmadığında, göz yüzeyindeki gözyaşı tabakası kuruyor, atıklar temizlenemiyor ve buharlaşma - kuruma meydana geliyor. Çevresel faktörler (rüzgar, güneş, ısıtıcılar) da gözyaşının buharlaşmasını arttırarak rahatsızlığa yol açabiliyor.

Çoğu kişi bu gruba girse de, başka bir grup hastada gözyaşı yapımı azalmış olabiliyor. Bunun çok farklı nedenleri var. Bağışıklık sistemi hastalıkları, hormonal değişiklikler, yaşlanma, çevre kirliliği, bazı ilaçlar. Bu ilaçların arasında antidepresanlar, antihipertansifler, hatta bazı göz damlaları ilk akla gelenler. Bağışıklık sistemi hastalıkları arasında romatizmal hastalıklar (keratokonjunktivitis sicca) ve gözyaşı bezini etkileyen sarkoidoz gibi hastalıkları sayabiliriz.

Özellikle "kerato-conjunctivitis-sicca" adını verdiğimiz bir kuru göz sendromu, romatizmal belirtiler, ağız kuruluğu, mide ülseri, yutma güçlüğü görülebilir ve yeterince gözyaşı koruması da olmadığından, göz mikrobik etkilere ve tahrişe açıktır.

Önemli bir durum da gözkapağındaki yağ bezlerinin salgılarındaki değişiklikler (seboreik blefarit). Yağ bezlerinin içindeki material sertleşebilir, yağ bezleri boşalamaz ve bir kısmı tıkanabilir de. Bu durum cilt hastalıklarıyla birlikte görülebilir, yağlı ciltlerde sorun olur, akne rozase gibi hastalıklara eşlik edebilir. Altta yatan nedenin tedavi edilmesi yardımcı olabilir fakat yeterli olmaz. Ayrıca bu gözkapağı hastalıkları genellikle mikrobik durumlarla birlikte de olabilir ve her iki durumun da birlikte tedavisi gerekir. Burada kirpik diplerinde yaşayan ve bu tip hastalarda görülebilen demodex adlı paraziti de sayabiliriz.

Neyse ki bu durumlar ciddi bir bakımla ve tedavi seçeneklerinin artmasıyla kontrol altına alınabilmekltedir. Kapak hijyeni, sıcak pansumanlar, yağ bezlerinin masajla boşaltılması gibi tedbirler ilk zamanlarda yorucu olabilse de durum kontrol altına alındıktan sonra bakımların arası rahatlıkla açılabilir.

Kuru göz günümüzde bağışıklık sistemi hastalığı olarak kabul edildiği için yalnızca gözyaşı desteği anlık rahatlama sağlar ve sorunu gidermez. Kuru göz, kronik bir yangıdır ve yangıyı tedavi etmiyorsak kuru gözü de tedavi etmiyoruz demektir. Elimizde son birkaç yıldır, gözyaşına ekleyebileceğimiz farklı ilaçlar var. Sonuçlar 3 ay içinde başlar ve tedavi bir-iki yıl devam eder. Hastaların arada görülmesi, ilaç dozlarının ayarlanması ve gerekirse ilacın değiştirilmesi/başka ilaç eklenmesi için gereklidir.

Günümüzde IPL adını almış olan  (Intense Pulse Light Therapy) ışın tedavisini özellikle seboreik blefarit ve demodex olgularında artık önerebiliyoruz. (sonraki yazımda)

Bu tedaviler önerilmeden önce, göz yüzeyi ayrıntılı olarak incelenir, boya alan bölümler (küçük noktasal ülserler) varsa dikkate alınır, gözyaşı miktarı, gözyaşı kalitesi, yağ bezlerinin çalışma şeklive tıkalı alanlar infra red ışınlarla  (meibografi) görüntülenir.  Gerekirse IPL ve diğer tedaviler önerilir. Eskiden kullanılan bir yöntem olan gözyaşı kanallarının tıkaçlarla tıkanması, günümüzde enfeksiyon riski nedeniyler önerilmemektedir. Bir başka yazımızda ışın tedavisi ve gözyaşı yüzey analizi var.

Gözyaşının normalden az (yaşlılarda %65 oranında) üretilmesinin yanısıra gözyaşı kalitesindeki bozulma, gözün kornea adını alan yüzey tabakasında en büyük rahatsızlığı yapıyor. Bazı durumlarda muayene ve ölçümlerde göz kuruluğu saptansa da, hastanın şikayeti olmayabiliyor.

Neyse ki bu durumlar ciddi bir bakımla ve tedavi seçeneklerinin artmasıyla kontrol altına alınabilmekltedir. Kapak hijyeni, sıcak pansumanlar, yağ bezlerinin masajla boşaltılması gibi tedbirler ilk zamanlarda yorucu olabilse de durum kontrol altına alındıktan sonra bakımların arası rahatlıkla açılabilir.

Kuru göz günümüzde bağışıklık sistemi hastalığı olarak kabul edildiği için yalnızca gözyaşı desteği anlık rahatlama sağlar ve sorunu gidermez. Kuru göz, kronik bir yangıdır ve yangıyı tedavi etmiyorsak kuru gözü de tedavi etmiyoruz demektir. Elimizde son birkaç yıldır, gözyaşına ekleyebileceğimiz farklı ilaçlar var. Sonuçlar 3 ay içinde başlar ve tedavi bir-iki yıl devam eder. Hastaların arada görülmesi, ilaç dozlarının ayarlanması ve gerekirse ilacın değiştirilmesi/başka ilaç eklenmesi için gereklidir.

Günümüzde IPL adını almış olan  (Intense Pulse Light Therapy) ışın tedavisini özellikle seboreik blefarit ve demodex olgularında artık önerebiliyoruz. (sonraki yazımda)

Bu tedaviler önerilmeden önce, göz yüzeyi ayrıntılı olarak incelenir, boya alan bölümler (küçük noktasal ülserler) varsa dikkate alınır, gözyaşı miktarı, gözyaşı kalitesi, yağ bezlerinin çalışma şeklive tıkalı alanlar infra red ışınlarla  (meibografi) görüntülenir.  Gerekirse IPL ve diğer tedaviler önerilir. Eskiden kullanılan bir yöntem olan gözyaşı kanallarının tıkaçlarla tıkanması, günümüzde enfeksiyon riski nedeniyler önerilmemektedir. Bir başka yazımızda ışın tedavisi ve gözyaşı yüzey analizi var.









Next
Next

Göz ve allerjiler