Retinanın çevresel bozuklukları ve Retina yırtığı
Retinanın Çevresel Dejeneresansları (Bozulmaları)
Retina gözün görme tabakasıdır. Gözün top şeklinde olduğu dikkate alınırsa, açılımı bir daire şeklinde olacaktır. Yani şematik olarak retina daire şeklinde gösterilebilir. Çevresel bozulmalar da, bu dairenin kenarında bulunan çeşitli değişikliklerdir.
Bu değişiklikler genellikle doğuştan olmaz. Gençlerde özellikle gözün gelişimi sırasında göz küresinin büyümesiyle birlikte ve göz küresi büyük olan miyop hastalarda büluğ çağından sonra ortaya çıkmaya başlarlar. Çok değişik görünümlerde ve sayıda, gözün çok küçük bir bölümünde ya da dairenin neredeyse tüm çevresini kaplayacak kadar yaygın olabilirler. Bunların bir kısmı iyi huylu değişiklikler olduğu için yalnızca belli aralıklarla göz dibi muayenesiyle izlenirler.
Diğer türde olan değişiklikler, ileride retina yırtığı, retina dekolmanı gibi gözün kaybına neden olabilecek tehlikeli değişikliklerdir. Bunlar muayenede saptandığı zaman, hastaya olası riskler anlatılır ve bu bozuklukların çevresi lazerle yapıştırılarak, sağlamlaştırılır. Bu işlem “baraj fotokoagulasyon” adını alır.
Bu işlem sırasında kullanılan lazer, argon lazerdir. Lazerler, dokuya ince bir ışık demeti içinde odaklanarak çok yoğun noktasal etki yapan ışıklardır. Bu işlemdeki etkisi, retinada küçük yanıklar oluşturarak, bir reaksiyon meydana getirmek ve böylece retina tabakalarının birbirinde ayrılmasını (retina dekolmanı) önlemektir. İşlem ayaktan yapılan bir tedavi şeklidir ve hastanın görmesini etkilemez. Yalnızca henüz yapışıklık tam oluşmadığı için ve 2-3 haftada oluşacağı için, gözü riske atmamak gerekir ve özellikle darbelerden ve ağır işlerden kaçınmalıdır. Bu önlemler lazer yapılması nedeniyle alınmaz. Hastanın gözünde zaten tehlikeli olabilecek olan hastalığı artık bildiğimiz için, yalnızca bir uyarıdır.
Çevresel retina dejeneresanslarının içinde en tehlikelisi, lattis dejeneresans adını alan ve toplumda % 6-11 oranında görülen dejeneresanstır. Bu bozukluk, miyoplarda % 47 oranında görülür. Bu kadar büyük bir sıklık oranı, miyopların yalnızca gözlük almak ya da gözlükten kurtulmak şeklindeki kaygılarını, tümüyle başka bir odağa taşımakta, gözün kaybı olasılığı için açıkça bir uyarı oluşturmaktadır. Bu hastalarda lattis delikle beraberse % 45, atnalı şeklinde yırtıkla beraberse % 55 oranında retina dekolmanı tehlikesi vardır. Bu nedenle bu hastalar görülür görülmez lazerle profilaksi (önlem) yapılmalıdır.
Periferik retina dejeneresanslarının gözün çevresel kısmında olduğunu söylemiştik. Bu nedenle bu bozukluklar görme ekseninde değildirler. Hasta tarafından fark edilmezler ve görmeyi bozmazlar. Az sayıda hastada sinek uçuşması ve ışık çakması meydana gelebilir ve böylece hasta bir bozukluk olduğundan şüphelenerek doktora baş vurur. Bu şanslı bir durumdur çünkü yapılan muayenelerde genellikle çevresel bozukluklar gözden kaçmakta ve ancak dikkatli bir retina muayenesi ile görülebilmektedir. Retina dekolmanına neden olan retina yırtıklarında bile, % 20 oranında hastada sinek uçuşması ve ışık çakması belirtileri görülmez. Böylece hasta görme kaybına yol açabilecek olan durumdan habersiz, şikayeti olmadığından ve iyi gördüğünden söz ederek göz ve göz dibi muayenesine gerek bile duymadan aylar geçirebilir. Oysa retina dekolmanı sıklığı uzağı normal görenlerde % 0.7, -6 diyoptrinin üzerinde miyoplarda % 3.2’dir. Miyop derecesi arttıkça bu oran da artmaktadır.
Periferik retina dejeneresanslarının gençlerde görülebileceğinden söz etmiştik. Küçük delikler genç hastalarda hiçbir belirti vermeyebilir ve tedavisiz bile izlenebilir. Çünkü göz içindeki doğal jel (vitreus) retinaya bir tampon oluşturarak dekolmanı geciktirir. Böyle hastalar görme kaybı oluştuktan sonra geldiklerinde tek tedavi acilen ameliyattır. Oysa ayaktan yapılabilen 5-10 dakikalık bir işlem olan lazer tedavisi bu tehlikeli durumu önlemektedir. Hastayı tedavisiz izlemeye karar verilirse, sık kontroller gerektiği anlatılmalı, hastanın bir göz doktoruna hatta tedavi olanaklarına kolay ulaşabilecek konumda olmasına özen gösterilmelidir. Bu mümkün olmuyorsa, lazer yapıp gözü garantiye almayı tercih ediyoruz.
Yaşlılarda, vitreus jeli bozulmuş ve sıvılaşmış olduğu için, küçük yırtık ve deliklerden girebilecek sıvı retina dekolmanına daha kolay neden olabilecektir. Bu nedenle bu hastalarda lazer tedavisi daha da fazla önem taşır. Tehlikeli retina dejeneresanslarından söz ederken, özellikle bazı durumlarda bu tehlikenin daha da arttığına dikkat çekmemiz gerekir. Bu durumlar katarakt ameliyatı olmuş olgular, diğer gözünde yırtık ya da retina dekolmanı olan hastalar ve retinası ince olan yüksek miyoplardır. Bu hastalarda önleyici (profilaktik) lazer tedavisi daha da önem taşır. LASIK ve refraktif göz içi lensleri uygulanan hastalarda da retinanın sağlam olduğundan emin olunmalı, eğer çevresel bozukluklar görülüyorsa, bunlara tedavi uygulanıp, ancak 1 ay sonra refraktif cerrahi uygulanmalıdır. Aksi halde gözlük takmamak için yapılan bir ameliyat sonucunda göz kaybedilebilir. Bu hastalarda, belki tedavisiz izlenebilecek gözlerde bile lazer tedavisi önem ve aciliyet kazanmaktadır.
Periferik retinada dejeneresans olan hastalar, en geç 6 ay arayla izlenmelidir. Çünkü argon lazerle yırtık ve dejeneresanslar çevrelense bile, gözün diğer sağlam kısımlarında da ileride dejeneresans görülebilir ya da hafif ve küçük olan bozukluklarda ilerleme, retinada incelme, delik ve yırtıklar ortaya çıkabilir. Bunların ne şekilde gelişebileceği öngörülemez. Tedavi ise sağlam bölümlere zaten uygulanmamaktadır. Bu durum hastalara anlatılmalı ve bu konuda bilinçli olmaları için gereken eğitim verilmelidir.
Unutmamalıdır ki retina hastalıkları bir çok kez belirti vermeyen, geç kalınırsa körlükle sonlanabilen, fakat erken tanı ve tedavi yapıldığında görme kaybının önlendiği hastalıklardır.