Güneş ışınları ve göz
Güneşle başbaşa kaldığımızda ultraviole ışınları gözlerimizi nasıl etkiliyor?
Cilt ve gözler, ultraviole ışınlarına doğrudan maruz kalan iki önemli organımız. Bu organlarımızın yapay, non-ionize ve elektromanyetik radyasyona verdiği cevaba foto-sensitivite (ışık duyarlılığı) diyoruz.
Göz, 280-1400 nm arasındaki ve çevremizde normal olarak bulunan non-ionize radyasyona karşı özellikle duyarlıdır. Normalde göz merceği, kornea, vitreus (göz boşluğunu dolduran jel) görünen spektrumdaki ışığı tümüyle geçirdiğinden, bunlarda ışık hasarı olmaz. Fakat bu organlar ışığı absorbe ederler ve esas hasar bu dokularda özellikle toplanan, kısa dalga boylu ve yüksek enerjili UVB (290-320 nm) ışınlarından olur.
Güneş ışınlarının göze zararları:
Kornea ve konjunktivadaki zararlar: 30 dakika ile 24 saat arasında ortaya çıkar ve 1-2 günde geçer. Gözün bu ışığa alışma şansı yoktur ve kişiyi iş göremez durumda bırakır. Karlı bölgelerde Işığın %80' yansığından kar körlüğü de ortaya çıkabilir. Kaynak lambalarındaki UV ışınları da aynı etkiyi yapar:
Katarakt:Gözümüzdeki saydam lens, güneşin UVB ışınlarını tutar ve UVA ışınlarını ve görünen spektrumu retinaya (ağ tabaka) geçirir . Lensteki kromatoforlarda bu ışınların tutulmasıyla, yıllar sonra katarakt oluşmaktadır.
Melanom:Çocukların gözlerinde UV geçirgenliği çok daha fazladır Son yıllardaki bildirilerde ileri yaşlardaki göz içi tümörlerine (koroid malign melanomu) çocuk yaşta aşırı UV 'ye maruz kalmış olmak neden olarak gösterilmektedir.
Güneşe bağlı (solar) ağ tabaka hastalığı (retinopati): Güneş tutulmasına gözlüksüz bakanlarda görülür. Küçük dozlarda UV ışınlarına sürekli maruz kalmak da buna neden olabilir.
Yaşa bağlı makula dejeneresansı (sarı nokta hastalığı) : son yıllardaki çalışmalarda güneş ışınlarının etkisi kabul edilmiştir.
Kuş kanadı (pterygium) : Toz, polenler, allerjenler, irritan maddelere maruz kalmanın gözde yaptığı hasarlar UV etkisiyle şiddetlenerek, gözün beyaz bölgesinde doku kalınlaşmalarına neden olmaktadır. Tropikal ve güneşli bölgelerde daha sıktır.
Fotosensitivite (ışıktan etkilenme) : Bazı kimyasallar ve ilaçların alınması kişiyi UV ışınlarına duyarlı hale getirebilir. Örneğin sedef hastalığında UVA kullanımı ve depresyonun ışınla tedavisindeki melatonin hormonu gibi.
UV hasarının belirtileri: Ciltte kızarıklık, batma, kamaşma, sulanma, göz kapaklarının spazmı, şiddetli ağrı... Solar retinopatide görme kaybı, kamaşma, ağ tabakada bozulmalar...
Önlemler:
Neyse ki bütün bunlar basit yöntemlerle önlenebilir:
UV koruması 300-400 nm olan gözlükler çok önemlidir.
Kaynak yaparken kullanılan koruyucu gözlükler ve yandan güneş ışınlarını tutan gözlükler de ihmal edilmemelidir.
UV koruması olmayan reçetesiz güneş gözlüklerinde; arkadaki göz bebekleri büyümüş olacağı için daha çok UV ışını göze girecektir !!! .
Diyetteki ve ilaçlardaki foto-sensitizan (ışığa duyarlı yapan) maddelere de dikkat etmek şarttır.
Ayrıca çocuklar ve katarakt ameliyatı olmuş hastaların UV ışınlarından daha fazla etkilendikleri unutulmamalıdır.
Güneş üzerimizden eksik olmasın ama zararlı etkilerinden korunmayı da bilelim... Güneşli bir yazı rahatça karşılayalım.
Güneş körlüğü (Güneş tutulması yanığı, solar retinit, solar retinopati)
Güneşe bakan kişilerde gözün görme merkezindeki hücrelerde bir bozulma meydana geliyor. Bu o anda oluşan ve uzun süren bir kamaşma hissi de olabilir, kalıcı bir zarar da olabilir. Günümüzde bu zarar, güneş ışınlarının görünen spektrumundaki kısa dalgalı ışınların yaptığı etkiye bağlanıyor. Kısa dalgalı kızılötesi spektrumu da ısı etkisiyle hasarı arttırıyor.
Önceleri yalnızca kamaşma, daha sonra bulutlar, dalgalı görmeler ve görme merkezinde leke oluşuyor. Bu etkiler geçici olabileceği gibi kalıcı da olabiliyor. Hasarın büyüklüğü kişiden kişiye değişiklik gösteriyor.
Güneşe bakmanın tehlikesi konusunda yaygın bir uyarı kampanyası şart. Güneşe ve diğer parlak ışık kaynaklarına bakmanın tehlikesi kuvvetle vurgulanmalı. En güvenli uyarı şekli, özelikle ilkokul çocuklarına güneşe hiçbir şekilde - filtre vs gibi cihazlar da olsa- bakmamak gerektiğinin öğretilmesidir. Güneş tutulmasını polarize gözlüklerle ya da rontgen filmi kullanarak izlemek de yanlış bir güvenlik duygusu uyandırarak bakma süresini uzatır ve retina hasarına yol açar. Solar fenomenler güneşe arkamız dönük olarak iğne deliği yöntemiyle indirekt olarak izlenebilir.
Katarakt ameliyatından sonra da ultraviolenin kısa dalga spektrumuna karşı normal kişilere kıyasla daha fazla hassaslaştığı göz cerrahları tarafından unutulmamalıdır. Bu durum kırmızı görme şeklinde kendini gösterir. Olası hasar, UV filtreli kontakt lensler ya da gözlüklerle önlenebilir. Bu nedenle günümüz lenslerinde UV filtreleri bulunmaktadır.
Güneş hasarı, tavuk karası ve makula dejeneresansı (yaşa bağlı görme merkezi hücreleri bozulması) olan hastalar için de ayrıca önem taşır.
Güneş hasarı kısa sürelerle güneş ışığına bakarak da oluşabileceği için, deniz ve kar sporlarıyla uğraşan ya da güneş banyosu yapan kişiler gün ışığını süzen filtreleri olan koruyucu camları kullanmaya özendirilmelidirler. Çünkü bu kişiler olıuşabilecek hasardan tümüyle habersiz olabilirler.
Akıl hastalığı olanlar da bilinçli olarak güneşe bakarak buna yol açabilirler. Ayrıca askerlikten çıkartılmak için de sayısız kişi bilinçli olarak bunu yapmaktadır. Bulanık görme, çarpık görme ve merkezde lekeler tarif eden genç hastalarda madde bağımlılığı ile birlikte olan solar retinit de akla gelmelidir.
Hemen doktora başvurulduğunda tedaviye başlanarak görme kurtarılabilir. Bazı vakalar 1 yıla yaklaşan süreler içinde yavaş yavaş düzelebilir. Madde bağımlısı ve akıl hastası olanlarda retina hasarı daha ağır olmaktadır.
Özetle:
Ozon tabakasındaki incelme nedeniyle gözümüz daha fazla UV etkisi altında.
UV’yi uygun bir şekilde filtre eden güneş gözlüklerimizi yanımızdan ayırmayalım ve numaralı camlarımızda da UV filtresi olmasına dikkat edelim.
Koyu renkli gözlükler arkasında gözbebeği büyüdüğü için UV filtresi yoksa retina hasarı artar.
Antirefle camlar ve kolormatik gözlükler gözü UV’den korumazlar.